Nasreddin Hoca letifelerinde zaman ve mekan karakteri

Print Friendly, PDF & Email

Ekrem Rufatoğlu Hüseynzade*

ÖZET:

Doğu’da Nasreddin Hoca adının yaygınlık frekansının bir çok nedeni vardır. Nasreddinin Hoca bir imge olarak özellikleriyle geniş incelenmiş ve çeşitli araştırmalar neticesinde ilginç bir sistem oluşturulmuştur.

Nasreddin Hoca letifelerinde ilginç sorunlardan biri de zamanın ve mekanın karakterizasyonunun kendine özel bir biçimde gösterimidir. Yani bu metinlerde zaman da, mekân da özelleştirilmiştir.  İnsanların gülüş ihtiyacını karşılamak için yaşadığı dönemin olaylarını zaman ve mekan biçiminde oluşturmasının neticesidir. Sanatsal metinlerde zaman da, mekân da meşhur Nasreddin Hoca’da bağlantılı olarak düşünülür. Bu nedenle onlar farklı mekan, farklı zaman olarak sunuluyor. Şöyle ki, zaman boyutları çeşitli adlarla sunulan olunsa da, onları Nasreddin Hoca adı birleştirir. Yani fıkralarda sohbet ancak Nasreddin Hoca zamanından gidiyor. Bu biçimden de karakter olduğundan fazla değerleniyor ve değerlendiriliyor. Mekana da bu yönden yaklaşmak lazım gelir ki, fıkralarda olan mekanı Nasreddin Hoca mekanı denilebilir.

Nasreddin Hoca letifelerindeki zaman ve mekan karakteri incelememiş, önemli ve güncel bilgiler elde edilmiştir.

Anahtar kelimeler: Emir Teymur, zaman, mekan, toplum, güldürme ustası.

*Doç.Dr. Ekrem Rufatoğlu Hüseynzade. Azerbaycan Milli İlimler Akademisi, Nahçivan Bölümü. Halk bilimi araştırmacısı. ekrem.h@mail.ru

 

ABSTRACT

TIME AND PLACE CHARACTER IN NASREDDIN HOJA’S

JOKES

Akram Rufatoğlu  Huseynzadeh

The spreading frequency of Nasreddin Hoja’s name in the East has several reasons. Being an image Nasreddin Hoja has been analyzed and an interesting system has been formed as a result of some investigations.

One of the interesting problems is also introducing the characterizing of time and place in a special form. That is to say in these texts both the time and the place have been privatized. To meet the laugh needs of people it is the result of forming the events of the period he lived, in time and place manner. Both the time and place are considered to be in relation with Nasreddin Hoja in the artistic texts. This is why they are considered they are introduced as different place and different time. So, although the time aspects are introduced with different names the name of Nasreddin Hoja joins them. That is to say the matter concerns only Nasreddin Hoja’s time in the jokes. From this point of view the character is overvalued and being overvalued. It is necessary to approach to the place in this point of view that the place can be called Nasraddin Hoja’s place in the jokes.

The time and place characters in Nasreddin Hoja’s jokes have been analyzed, important and current information have been obtained.

 

Key words:Emit Teymur, time, place, society comedian.

                                                    ANA METİN:

Nasreddin Hoca letifelerinde coğrafi mekanın genişliği, zamanın möhteşemliyi öncelikle Nasreddin Hoca’nın kimliği ile bağlıdır. Değerli Hocamız Prof. Dr. Saim Sakaoğlunun dediği gibi, “Türk dünyasında ve komşu ülkelerde adeta bir güldürme ustası olarak bilinen Nasreddin Hoca, aslında Anadolu Türklüğünün; Yunus Emre gibi, Hacı Bektaş Veli gibi, tepe noktalarından biridir. Yaşadığını kabul ettiğimiz 13. yüzyıldan günümüze kadar artan bu ilgi ve sevgi ile taşınan Nasreddin Hoca fıkraları günümüzde inanılmaz bir sayıya ulaştırılmıştır” (Sakaoğlu, 2005: 13).

Diğer araştırmacılarım fikrince Nasreddin Hoca Akşehirden kalkıp tüm Türkiye civarındaki komşu ülkelere, Avrupa, Amerika ve hatta Cine kadar gidib güldürülerini yaymış, insanları mutlu etmiştir (Necla, 1992: 126).

O da önemlidir ki, onun fıkraları, insan nefsinin terbiyesinden aileye, oradan da toplum düzenine yüzyıllar boyunca irelilemiştir.

Nasreddin Hoca ile ilgili özellikle iki hususu da değerlendirmeliyiz.
O, 13., 14., 15 yüzyılların şahsiyeti olarak düşünülür, bu konuda çok hemfikirler vardır. Bu fikirlerde işiniz yok, önemli olan, Nasreddin Hoca’nın letifelerinde bu asırların izleri aranıyor. Bu da bir gerçektir ki, fıkralar tüm bu fikirlerin güvenilir kaynağına dönüşüyor. Sonraki yüzyıllarda da Nasreddin Hocamızın adı ile ilgili birçok fıkralar ortaya çıkmıştır ki, bu metinler Nasreddin Hoca’nı bir yüzyılın değil, çok yüzilliklərin filozofu olarak kabul etmeye meydan açmıştır. Kanaatimizce, Nasreddin Hoca letifelerinde zamanın nihayetsizliyi ve devamlılığı burdan gelir. Seyyid Mahmud Hayrani, Hacı İbrahim vakıflarından Nasreddin Hoca’nın tanık sıfatı ile hakim huzurunda olması, Nesimi ve Hallac Mensurla bağlı ünlü öykü, Yıldırım Beyazid ve Emir Teymurla, Harun El Reşidle alakalı meselelerde kaynaklarda sık sık kullanılmaktadır (Nebiyev, 2006: 80). Kuşkusuz ki, Nasreddin Hoca letifelerinde zaman sorunundan bahsederken mutlaka bunlara yönelmek gerekmektedir.

Ayrıca, Nasreddin Hoca letifelerindeki önemli nokta mekanın genişliyidir. Bu az kala fıkraların yayıldığı arazi kadardır.

Folklorşünas Prof. Dr. Azad Nebiyevin göre, o Doğu halkları içerisinde Hoca, Hace, Efendi, Molla ve başka adlarla otuzdan fazla halkın içerisinde yayılmıştır (Nebiyev 2006: 306).

Demek otuzdan fazla halkın yaşadığı halkın yaşadığı araziler Nasreddin Hoca letifelerile yaşamış, Nasreddin Hoca ile bağlı manevi dünyamızın haritasına dönüşmüştür. Bu fıkralarda Nasreddin Hoca dünyasının başkenti, şehirleri, köyleri, evleri, dağları, nehirleri, ağaçları neredeyse sualına cavab bulmak çok zordur. Çünkü her bir fıkra tarihe çok güvenilir şekilde tanıklık ediyor. Bu bölgelerde hakim kim olup, mahkum kim, güçlü kim olup, güçsüz kim, haklı kim olup, hazsız kim, gülen kim olup, ağlayan kim? Her şaka bu sorulara farklı cevaplar veriyor.

V.A.Qordlevskinin, M.Sultanov, M.H.Tehmasibin ve başkalarının fikrine göre Nasreddin Hoca letifelerinin esası XIII yüzyılda yaşamış büyük düşünür, Marağa Resedhanesinin kurucusu Hace Nasreddin Tusi tarafından konulmuştur. Nasreddin Hoca prototipi de işte Tusidir (Nebiyev, 2006: 308).

Azad Nebiyev yazıyor: Fıkraların repertuarında Emir Temur adı geniş işlenmiştir. Fıkralarda ismi çekilenler ise dönemin zalim hükümdarlar. Ancak 1939 yılı neşrinden başlayarak metinlerdeki hükümdar, padişah, şah ve han sözleri çok yerde Emir Teymur`un adı ile bağlanmış, yahut da metinde bu ismin işlenmesine öncelik verilmiştir. (Nebiyev, 2006: 309).

Çok değerli hocamız Prof. Dr. S. Sakaoğlu`nun bu konularda kaldırdığı “SOS” sinyali ciddi sorundur: “15. yüzyıldan itibaren yazmalarda görmeye yaptığım bu fıkralarına Nasreddin Hoca adına bağlı olarak yer alması bütünüyle o dönemlerin inanç sistemleri arasındaki çatışmaların fıkra yansımasından başka bir şey değildir “(Sakaoğlu, 2005: 13).

Bu yonumden en dayanıklı kaynak Nasreddin Hoca letifelerinin metinleridir. Çünkü bu metinler hayatın tüm sahalarını kendi ehatesine almakla araştırma için sınırsız yönler belirlenmiştir.

Esas nokta şudur ki, Nasreddin Hoca tipi onun kendisinden çok daha önlere uzanmaktadır (Kamil, 2005: 39-40).

Bütün bunlar gösteriyor ki, Nasreddin Hoca letifelerinde zaman ve mekan sorununun araştırılması büyük önem taşıyor. Türkiye’de Nasreddin Hoca, Azerbaycan’da Molla Nasreddin, Karacayevlerde Hasr Hoca, Çerkez ve Kabardinlerde Hoca, Türkmenlerde Şependi, Tatarlarda Nasreddin Oca ve başka isimlerle tanınıp seçilebilir Nasreddin Hoca mekanın ve zamanın sadece onun kendine mahsus moddellərini yaratmıştır. Bu modeller dünyaya gerçek ve ideal bir kimliği sunuyor.

Fıkralarda mekan Molla Nasreddin evinden başlar. “Allah versin” fıkrasında mekan bu evle, “Ağaçtan öte yol” da komşu evle, “Ağabeyi karşılama” metninde ise komşu köylü işaretlenir. “Al hiçini git” fıkrasında ise mekan Akşehri göstermiştir.  “Bu adam dediğini yapar” – söylediği cami çıkışı ile Nasreddin Hoca listede yeni mekan ekliyor.

Malumdur ki, folklor düşüncesinde total mekan olarak o dünya ve bu dünya kabul edilir. Fıkralarda bu dünya evinden Emir Teymurun, qazinin, şahın vezirinin sarayınacan geniş bir alan kapsamaktadır. Hoca bu dünyanın ağlayıp güldüren, güldürüb-düşündüren şahsiyetidir. Aynı şekilde fıkralarda total mekan takdimi de vardır.

“Boşboğazın birisi hocaya sorar:

– Hocam sen okumuş adamsın, bilirsin. Bu insanlar ne zamana kadar ölmeye devam edecek?

Kişinin kendisini bilmezcesine sorduğu soruya Hoca kendine yakışık bir cevab verir:

– A herif, bunu bilmeyecek ne var? Cennet ile cehennem ne zaman ağzına kadar dolarsa o zamana kadar” (Sakaoğlu, 2005: 60).

Bu metin farklı yönlere araşdırmalar için perspektivlidir. Biz ise mekanla ilgili tavrımızı ortaya koymayı düşünüyoruz. Metinde bu dünya neden, o dünya sonuç olarak düşünülmektedir. Yani bu dünya ile öbür dünya arasında bağlılık desteklenmektedir. Öbür dünya için kendimizi bu dünyaya hazırlıyoruz. Bu ciddi fikri Nasreddin Hoca kendine özgü biçimde ifade ediyor. Aslında bu, düşüncenin Nasreddin Hoca`lık modelidir. “İnsanlar ne zamana kadar ölmeye devam edecek?” Sorusunun bir değişikliği de “insanlar ne zaman ölümsüz olacaktır”.

Başka bir metinde deniyor: “Bir gün Hoca akşam üzeri evine döner, bakar ki, karısının yüzünden düşen bin parça. Merakla sorar:

“Hatun, hayırola, ne oldu?”

Hatun daha üzgün bir tavırla cevap verir:

“Daha ne olsun, Hoca Efendi, sana söylemiştim ya!”

“Neyi söylemiştin, hatun, adamı meraklandirma?”

“Bizim komşu hastaydı, biliyorsun …”

“Eee …”

“Sizlere ömür, ölmüş”.

Hoca şöyle bir düşünür, hanımına der ki:

“Hatun ölene Allah rahmet elesin. Ama ben senin düğün evinden gelişini de bilirim”.

Burda da bir total metnin işarelendiyini görüyoruz. Bu Nasreddin Hoca`ya mahsus işarelerdir. Gözlemler göstermektedir ki, mekanın müeyyenleşdirilmesinde Hocamıza kimse yardımçıdır. Bu, onun eş-çocuğu da komşusu da, gazi da, şah da, Emir Teymur da, bir başkası da olabilir. Aslında mekan çok zaman ikinci tarafla ortaya çıkıyor. Bazen bu mekan aktif olur, olaylara etki gösterir, bazen de sivil aktif olur, sadece olayların icra yerine dönüşür. Örneğin:

“Hoca bu, her şeyi bilecek ya … Bir gün “Pat!” – Diye soru verirler:

– Hocam söyle bakalım, dünyanın ortası neresidir?

O hiç düşünmeden cevabını verir:

– İşte burası, benim oturduğum yer …

Hazır bulunanlardan biri hemen itiraz eder!

– Aman Hocam, hiç öyle olurmu Allah aşkına?

Gevezeleri susturduğundan emin olan Hoca, bir hamle daha yaparak cevabını pekiştirir:

– İnanmiyorsanız, ölçüverin (Sakaoğlu, 2005: 68).

Dünyanın ortası folklor düşüncesinde ciddi meselelerden biridir. Nasreddin Hoca`nın cevabı fıkra ortamının bu meseleye özgü münasebetidir.

Görüldüğü gibi, mekan letifelerinde icra yeri, iletişim aracı olarak çok önemlidir.

Nasreddin Hoca zamana münasebetiyle zamanın ona tutumunu yansıtır. Zaman ortamla, ortam zamanla gerçekleşir. Nasreddin Hoca letifelerinde bu meseleler dayanıklı düzleme çevrilir. Bir an, bir gün, bir ay ve bir yıl zamanla ölçülür. Fıkralarda bu boyutlar farklı şekillerde gerçekleşir. “Bu eşekle ancak gidilir” fıkrasında Akşehir pazarının kurulduğu gün, “Bugünün parçası”nda bir gün, “Boşuna kazık çakmamışlar” metninde bir yaz günü özel olarak dikkate alınmıştır.

Bir metinde deniyor: “Hoca cami çıkışında biriyle tanışır. Hatır sorarken sohbeti koyulaştırırlar. Adam hocadan hoşlanır:

“Hoca Efendi, der, seni çok sevdim. Bu akşam bize buyur da tuz-ekmek yiyelim”.

Hoca yemek zamanı gelince adamın evine gider. Sohbet koyulaşır derken ortaya güzel bir sini koyulur. Üzerinde ekmek ve tuz vardır. Hoca daha yemekler gelmedi diye sohbete devam eder. Bu sırada ev sahibi Hocayı sofraya buyurun eder:

“Hocam buyurun”.

Tam sofraya oturacakları sırada dilencinin biri dış kapıya gelip ekmek ister. Her ne kadar “Allah versin” denilerek uzaklaştırmak istemişse de dilenci ısrar eder. Bu duruma kızan ev sahibi pencereden bağırmaya başlar.

“Defol, herif, gelirsem kafanı kıraçam!”

Tuzu ekmeği katık etmeye çalışan Hoca yerinden kalkıp dilencinin yanına varır:

“Aman oğlum, çabuk buradan kaç, vallahi bu adam dediğini yapar” (Sakaoğlu, 2005: 55)”.

Malumdur ki, gündüz hayrı, gece ise şeri temsil ediyor. Nasreddin Hoca`nı hoş­layan adam ona gündüz vakti bu akşam bize Gel, tuz-ekmek yeyelim diyor. İnanca göre müsafir çağırmak, davet etmek mertlik, hayırla bağlıdır. Ancak o, hocani akşam davet ediyor. Akşam ise gerçekten sofraya tuz-ekmek getirilir. Demek ki, bu adam hayırla bağlı olanı gündüz, şerle bağlı olanı akşam yapıyor. Esas konu “dediğini yapan”. Görüldüğü gibi, kişinin iç dünyasının açılmasında zaman önemli vahitdir.

Araştırmalarda zaman çeşitli ilişkilerin fomalaşmasında etkin role sahiptir.

Bir metinde deniyor: “Kendilerinde Hocaya takılmayı düşünürken bir kaç kafadar ona sorarlar:

“Hocam sen okumuş adamsın, bilirsin. Çaylak için altı ay erkek, altı ay dişi olur diyorlar: doğru mu?”.

Hoca böyle şeylere papuç bırakacak değil ya:

“Bakın evlatlar, bunun doğru olup olmadığını anlayabilmek için bir çaylak gerek! …” (Sakaoğlu, 2005: 65).

Göründüğü gibi, altı ay erkek, altı ay dişi olmak şartı bir yılı ifade eder. Nasreddin Hoca ise zamanı tamamlamanın, özgün biçimini sunuyor.

Nasreddin Hoca ile araştırma fıkralarda çoğunlukla mekan ve zamanın özel role sahip olduğunu kanıtlıyor.

 

DİPNOT

1.    Kamil Veli Nerimanoğlu. (2005, Temmuz) Mitten geleceye Hoca Nasreddin. I. Uluslararası Akşehir Nasreddin Hoca Sempozyumu bildirileri. Akşehir, 39-40.

2.    Necla P. O.,  (1992, Temmuz) Nasreddin Hoca fıkralarının toplum ilişkileri yönünden değeri. Milletlerarası Nasreddin Hoca sempozyumu bildirileri. Konya, 115-120.

3.    Missuko, Kojıma., (1992, Temmuz) Nasreddin Hoca ve Japonya`ya yankılanışı. Milletlerarası Nasreddin Hoca Sempozyumu bildirileri. Konya, 121-126.

4.    Nebiyev, A., (2006) Azerbaycan halk edebiyatı. 2 ciltte, I cilt, Bakı: Elm Yayınevi

5.    Sakaoğlu, S., (2005) Nasreddin Hoca fıkralarından seçmeler. Ankara: Akçağ.



*Doç.Dr. Ekrem Rufatoğlu Hüseynzade. Azerbaycan Milli İlimler Akademisi, Nahçivan Bölümü. Halk bilimi araştırmacısı. ekrem.h@mail.ru

Bir cavab yazın

Sizin e-poçt ünvanınız dərc edilməyəcəkdir.